Alevi Gençliğinin Tarihsel Sorumluluğu

ALEVİ GENÇLİGİNİN ENGELLERİ VE TARİHSEL SORUMLULUĞU 

Senelerce gençlik bir toplumun geleceğidir diye sunuldu. Oysa gençlik yarinlerin değil bugünün garantisidir ve öyle de olmalıdır. Gençliği bugününün garantisi olarak görmeyen, gençleri sosyolojik olarak doğru bir temelde geliştirmeyen, gençlere değer vermeyen, örgütlenmedeki demokratik işleyişinin önünü tıkayıp sürekli gençlik önünde engel oluşturan doğma mantıkla "Siz ne biliyorsunuz!; bizim söylediklerimizi yapın yeter" diye gençliğin önünde anlamsız, aşağılayıcı bariyer oluşturan yönetimler zamanla toplumun yaşamsal varlığını yok ederler.

Bu ölçüt Alevi toplumu içinde geçerlidir. Yaşadığınız coğrafya ne olursa olsun, gençlerin zekasını ve üretkenliğini ön saflara çıkarıp, onlara değer vermesini öğrenmeyen toplumlar marjinalleşip yok olmaya mahkumdur.

Türkiye'deki  Alevilik her ne ölçütde olursa olsun, Avrupa ve Avustralya'da gelişen Alevilik önemli farklılık yaşamaktadır. Türkiye'deki Aleviler siyaysal rejim ve devletcilik mantığıyla adeta bütünleşmiş ve günümüzde Sünnüleşmiş bir Alevilik yaşamaktadır.

Son 15 yıldan buyana Sovyetlerin yıkılışıyla başlayan harekat Avusturalya ve Avrupa Alevilerini de harekete geçirip öz arayışına zorlamış,  yeni bir yol haritasıyla şöyle veya böyle bir Alevilik ortaya konulmuştur. Örgütlü çalışmadan uzak, vizyon eksikliği, akademik bilgiden yoksun doğma dernekcilik yaklaşımlarla farklı stratejiler üretip hazırlanan yol haritası oldukça çeşitlilik kazanmış ve Aleviliğin asıl evrensel dokusundan adeta uzaklaştırılmaya çalışılmışdır.

Gençliğin potansiyelini göremeyen "the old guards" yani yaşlı muhafızlar, dernekci zihniyetleriyle gençlik adına istedikleri gibi stratejiler üreterek, gençliğin daha rasyonel düşünebileçeğini hiçe sayarak "İşte sizin yapmanız gerekenler bunlardır" diye yemek listesi gibi bir dizi çalışma sunmaktalar. Görülen o ki, dünya Aleviliğinin önünde oluşan en büyük engel dayatmacı dernekcilik ve ortodoks sol düşüncesidir. Aleviliğin evrenselliğini henüz kavramamış olmalarının sonucudur bu karmaşa. Elbette, bu analajiden Avustralya'da nasibini almaktadır.

Kronik bir hastalık haline gelen yöneticilik, yönetememezlik noktasına gelince, yine soruyu kendilerine sorup "Neden gençleri buraya getiremiyoruz?" diye şikayet etmeye başlıyor. Oysa,doğru yanıtı almak için "Neden gelmiyorsunuz?" sorusu gençliğe yöneltilmesi gerek. Gerçek cevap onlarda yatıyor...Gençlerden gelen klasik yanıtlar  şu sözlerle kendisini tamamlıyor. "Babam beni evde dinlemiyor ki, orada dinlesin!....Ne zaman bizim düşüncemizden yararlanmak istediler ki!!!...Onlara göre biz hala çocuk ve tecrübesiziz" gibi yanıtlar ve dahası... Ama muhafızların görmek istemedikleri madolyonun öbür yüzü gerçekden içler acısı. Gençlerimiz, kolej ve üniversitesi öğrencisi, öğretmen, muhasebe uzmanı, danışmanlık uzmanı, avukat, mühendis, vergi uzmanları, dev kuruluşların hazine uzmanları ve daha sayamadığımız nice kendi dalında uzmalaşmış elemanlardan oluşuyor.

Ne varki, hem Avrupa hem de Avustralya bunu geçde olsa görebilme olgunluğunu gösterdi. Ama ne olgunluk!. Yeni bir oluşuma giderek alt yönetim ve üst yönetim diye çıkış yolunu örgütlü çalışma adına federasyonlaşmaya giderek alt yönetimi gençlere devredip, yine dayatmacı, kuralcı, ortodoks düşünce çıtasını bir üste çekmiş oldu. Yönetimi gençlere devretti etmesine fakat görülen o ki, karar ve yetki organı  federasyon oldu. Federasyon yönetimine ortodoks düşünce hakim olunca, yöneticileri de kendileri oluverdi. Bu arada, federasyonu oluşturan kurumların başında olan gençlikde hizmet erkanı haline geldi.

Peki gençliğe düşen görevler ne olmalıdır?
Vizyonu, misyonu ve çizilecek yol haritası nasıl olmalı?........ Gelecek hafta

Hoşca kalın, hakca kalın, dostca kalın  -  Veyis Haydardedeoğlu