Kerbela Neden Asırlardır Unutulmadı

Milliyet Yazarı Taha Akyol gözüyle Kerbela faciası:

18 Aralık 2010

KERBELA faciası için on dört asırdır gözyaşı dökülüyor. Bu kadar köklü ve sürekli bir ıstırabın insan tabiatına bağlı derin sebepleri olmalıdır. İnsanoğlunun merhamet, adalet ve zulme isyan duyguları Kerbela faciasında somutlaştığı için Kerbela matemi uzun asırlar devam etmiştir, daha da devam edecektir.
Peygamberimizin vefatından hemen 48 yıl sonra neden böylesine vahim bir facia yaşandı?
Hz. Peygamber zamanında İslam toplumu türdeşti, kardeşlik ve dayanışma ruhu güçlüydü.
Fetihlerle İslam toplumu genişledikçe türdeşliğin yerine farklılıklar ve ihtilaflar ön plana çıktı. İktidar önem kazandıkça siyasi görüş farkları da keskinleşti. Bunun ilk işaretleri Hz. Osman zamanında görüldü: Hem farklı kültürlerin tepkileri, hem geleneksel Emevi-Haşimi rekabeti kendini göstermeye başladı.
Toplum, bu sorunları çözecek kadar henüz kurumlaşmış değildi. Nitekim “hakem vakası”yla görüldü ki, ihtilafı çözmesi için hakeme gidilmesi ihtilafı çözmedi, hatta derinleştirdi.

Siyasi doktrinler
Emevi hâkimiyeti, Hz. Peygamber’in deyimiyle “ısırıcı saltanat”a dönüştükçe, geniş mağdur kitleler Hz. Ali’de mağduriyetin, adaletin, merhametin, muhalefetin ve eşitliğin sembolünü buldular.
Hz. Ali, “Hariciler” adı verilen fanatik bir grubun militanı tarafından şehit edildi. Ardından oğlu  Hz. Hasan, Muaviye’nin adamlarınca birkaç defa zehirlendi, sonunda şehit düştü.
Hz. Hüseyin ve maiyeti ise, Muaviye’nin oğlu Yezid’in ordusu tarafından Hicret’in 61. yılında 10 Muharrem günü (10 Ekim 689) Kerbela’da korkunç bir vahşetle şehit edildiler.
Hz. Ali, Hasan, Hüseyin dahil aynı soydan gelen “12 İmam” mazlumluğun, zulme tepkinin, adalet özleminin simgeleri olarak tarih ve maneviyat âleminde yerlerini aldılar.
12. İmam olan Muhammed Mehdi, maneviyat âlemine çekilmiştir, bir gün tekrar gelerek yeryüzünde adalet ve barışı gerçekleştirecektir.
Mehdi inancı farklı bir biçimde Sünnilerde de vardır ama o kadar vurgulu değildir.
İslami siyasi doktrinler tarihte böyle oluştu.
Şiilik ve Alevilik hemen daima “muhalif” oldular. “Yezid” simgesinde zulüm ve istibdada tepki gösterdiler. İran’da Humeyni Şah’a “Yezid” dediği an artık Şah’ın devrileceği anlaşılmıştı.
Sünniler ise “fitne katlden beterdir” görüşüyle “ulul emre itaat”ı savundu. Bu doktrin, imparatorluklara meşruiyet temeli oluşturdu.

Hangisi gerçek İslam?
Bu soru yanlıştır. Çünkü hangisine inanıyorsanız sizin için gerçek İslam odur; herkes öbürünün inancına saygı duymalıdır.
Ülkemizde çoğunluğu teşkil eden Sünniler, Alevi ve Caferi Müslümanların derin ıstırabını anlamalı, hissederek saygı göstermelidir.  İşte Kağızmanlı Âşık Cemal’in dilinden bir Kerbela ağıtı:

Medine dağlarında, susamla sümbül ağlar,
Dağlar inim iniler, sular sarhoş sel ağlar,
Cümle kuşlar figanda, bak dertli bülbül ağlar,
Viranede baykuşlar, hu çeker yıl yıl ağlar,
Kerbela’ya kulak ver, Sahra ağlar çöl ağlar,
Lanet olsun Yezid’e, Şah-ı Geda kul ağlar,
Ey Murtaza gel yetiş, binekte düldül ağlar,
Hasan’ım ağu içmiş, gözyaşları sel ağlar,
Kerbela imdat ister, gözedirler yol ağlar,
Hüseyin attan düştü, Sahra-i Kerbela’ya,
Cibril kurban, haber ver Sultan-i Enbiyaya,
   Yektir Ali, tektir Ali, Şahtır Ali, Ali, Ali,
   Cansın Ali, Ali, Ali, yar Ali...