Sevgili site takipcileri bu soru 1 Mayıs 2013 tarihinde de gönderilmişti. İşte o tarihde yazdığımız cevabı tekrar yanıt olarak veriyorum.
Değerli hocam Ayshe Betül, siz din kültürü öğretmenisiniz. Tasavvuf öğretiyorsunuz, tasavvuf dinleri aşmıştır.. Ancak, ben sizin gibi insanlara sünniyim sözünü yakıştırmıyorum. Çünkü siz eğitimli insansız, bu tür ayırımcılığı aşmış kişiliğe sahip bir eğitmensiniz. Hele hele mezhepler hiç yoktur. İnsanlar hangi toplum sosyolojisi ve kültürüyle beslendiyse olgun çağda da aynı kültürü yaşamaya devam ederler. Evet, ne yazık kı, Alevilik çeşitlendi çünkü bunca seneler Alevilik sünnü yazarlar tarafından kirletildi. 470 yıldan buyana baskı ve yaptırım altında kalan bir kültür hala günümüzde bile Ebu Suud Efendinin yazdığı fetvalara karşı geliyor diye üçüncü sınıf vatandaş olarak görülüyor. Öğretmenlere benim aşırı derecede saygım var. Bilim adamlarını, başbakan ve Cumhurbaşkanlarınıda yetiştiren öğretmenlerdir. O nedenle, size bir eğitici olarak büyük görev düşüyor. Okuldaki ikiliği ancak siz bilimsel yönden ve akıl ve mantığa dayanarak tasavvuf diliyle yok edebilirsiniz. Size güveniyorum. Kutsal görevi yerine getirmek için şize şimdiden başarılar diliyorum. Hoşca kal, dostca kal, tasavvufla kal ve heteredoks düşüncesiyle beslenmeye devam etmenizi dilerim. Veyis Haydardedeoğlu
Değerli kardeşim adıgüzel Ali Haydar, yazınız için teşekkür ederim. İslam'da Alevilik Sünnilik vardır. Fakat genlerinde Türk ve Kürt soyu taşıyan ve bulunduğumuz coğrafyada yaşayan sosyal toplumlar arasında Alevilik ve Sünnilik yoktu. Dikkatinizi çekerim eleştiri yaparaken biraz araştırma yapın lütfen. Benim dilim ne Arapca nede Farsca asıl ana dilim olan ve okuduğumu anladığım Türkçe'dir. Alevilik ve Sünnilik Osmanlı topraklarına 15.yy girmişdir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde de kurumsallaşmışdır. Çünkü Arap kültürü bu coğrayfaya zorla suniulmuş, okuduğunu anlamadan inanan kullar oluşturmak için yaptırımlar kullanılmışdır. Bugün yaptırımlara baş eğip Padişahım çok yaşa diyenler Sünnü, karşı gelenlere de Alevi denilmişdir. Daha fazla derine girmek istemiyorum.
Aleviliğin ilkesi hertürlü inançlara saygı duymakdan geçer. Hiç bir inancı aşığılamaz ve yoksamaz. Herkesin inancına son derecece saygı duyar. Ancak inanç evrensel değerlerle beraber değişime uğramışdır. Alevilik kozmolojik değişime ayak uydurup, geçmişde yaşamamışdır. Bilginiz olsun diye söylüyorum,Kuran konusuna gelince hangi ayet, hangi sure kaç defa değişimden geçti? Kuranı Kerim en azınday 7 veya 9 defa yenilenmişdir. KJaldı ki, Kabenin bulunduğu topraklarda yaşayan Suudiler Müslüman bile değiler. Hz Muhammed'e değilde Vahabullah'a inanırlar. Yani Vahabidirler. Cahiliye toplumunun inançlarını her yıl Ümre ve Hac adı altında sömürmeye devam ediyor. Bugün Topkapı müzesinde Hz Muhammed (SAV) adına yazılmış eski kitabeler mevcut. Fakat orijinal Kuranı Kerim'le ilgili bir kelime bile yok. Paygember hakka yürüdükden sonra güç kavgası sonucu Kuran tahrip edilmiş olmasına rağmen Hz Ebubekir ve Hz. Osman dönemlerinde tekrar toparlanmış. Bundan sonrada çeşitli dönemlerde İmamlar tarafından elden geçirilmişdir. Buhari'nin Ee's Sahih, Kitbu Fedaili-i - Kuran/3 (Buhari İran asıllı ve yaşadığı yıllar 810 - 870) ve yine El- Sahih El- Müslüm tarafından Hz Paygamberin olümünden yaklaşık yaklaşık 210 yıl sonra tekrar yazılmışdır. Bugün bütün İslam aleminde okutulan Kuran Kerim bile Kanuni Sultan Süleyman'ın emri üzerine zamanın Şeyhülislamı Ebu Suud Efendi tarafından en son haline konulmuşdur. (Yani bugünkü adıyla Diyanet Başkanı). Ben az yazıyorum siz çok anlayın. Hoşca kalın, dostca kalın.
Sevgili kardeşim Nesta, önce sorunuza geç yanıt verdiğimiz için özür dileriz. Hz Ali sorusuna bir kaç defa daha cevap vermiştik ancak yine de kısaca anlatmaya çalışalım.
Henüz İslamiyetin ilk günlerinde Hz Ali ''Kırklar' meclisini kurmuştur. Evet, Türk'ler Arap değildir ancak Hz Ali'ye olan sevgisi Ali, Aleviliğin ilim kapısını Arap'lara canı pahasına açtığı için Ali sevgisi yerleşmişdir. Daha sonrada Hz Hüseyin'nin katlinden sonra Fatma ve ehllibeyt erkanı Emevi kıyımından kaçarak önce Kabil, daha sonra da Semarkent'e yereşerek Ehlibeyt soyu Türk topraklarında soy sürmüşdür.
Alevi ''lik'' ekine gelince bu bir sıfattır. Nasıl ki bir Müslüman' kişiye Müslüman deniyorsa inancına da Müslümanlık denir. Alevi kişiye özel, Alevilik de incanca.
Yavuz Sultan Selim tarafından Ebu Suud Efendiye hazırlatılan Kuranla çıkan fermanla Arap'laşmaya karşı çıkan Türk boyları sürgün edildi, yakıldı katliama uğradı, canını kurtarmak için dağ ve yaylalara kaçıştan sonra da iki ayrı kimlik altında yaşamını sürdürdüler, Oba ve yaylaya kaçanlara Alevi, şehirlerde kalanlarada Bektaşi ismleri takarak bir düşünce ikiye ayırmaya çalışıldı.
Sanırım verdiğim kısa cevap tetmin edici olmuştur. Hoşca kalın, dostca kalın, Alevice kalın.
İsim vermeyen değerli can, Alevi düşüncesi doğayla bütünleşmiş, hakkı akılla arayan, ilimle düşüncesini yenileyen Ebedin sonu, ezelin başlangıcı olan, bir halk yönetimi, insana odaklanmış bir yönetim düzeni, yaşam biçimi ve bir rejimdir.
www.alevilik.com.au?news.php?table=NEWSTURKISH&id=143
Sitemizde yukarıdaki sayfada olan bilgiler daha geniş ayrıntı getirmektedir. Lütfen sitemizde olan diğer bilgileride tarayınız. Hoşca kalın, dostca kalın
bilgi donatımıyla kalın.
Anonim olarak yazan sevgili kardeşim, önce biz hiç kimsenin inancına karşı olmadığımızı, her inanca da saygı duyduğumuzu belirtmek isteriz. Kültür belirli bir coğrafyada yaşayan kitlesel sosyolojik değerleri temsil eden yaşam biçimidir. Oysa sosyolojik değerler içinde kendine rahatlık ve huzur verdiği düşüncesiyle insanlar kendilerini dine teslim edip her iyilik ve kötülüğün hayır ve cezasını Allah verir diye din'in varlığına sığınırlar. Oysa iyilik ve kötülük kişinin kendi özünde yatar. Yani negatif enerji - kötülüğü tetikler; pozitif enerji ise - iyiliğe götürür. Biz o nedenle kültürü daha öne çıkartıyoruz. Çünkü kültürler eğitim ve öğretimle evrimleşir. Zira Kuran'daki ilk ayetde ''Oku' değilmidir? Oku kelimesi = ilim, irfan, akıl ve mantık duygularını geliştirmeten geçer.
İlk sorunuza gelince, ibadet için Camiye, kiliseye veya sinagoga gitiğinizde, siz kendinizi akıllı hissediyor, çağa uyarlanmış bir kişi olarak düşünüyorsanız, din bunu dışlıyor ''hayır siz, çağın verdiklerine değil İncil'de, Tevrat'da ve Kuran'da yazılanlardan başkasına değer veremezsiniz diye yaşlanmış din öğretisini öne çıkartıyor''.
Kitlesel sosyoloji değiştikce insanlardaki akıl ve ilim gücüde yükselir. Zira ilim çağındayız. Bir mektup A noktasından B hedefine aylar sonra ulaşıyordu. Uzaklar o kadar uzaktı ki. 1300 yıl önce insanlarda develerle ulaşım sağlıyorlardı. Uzakların ne kadar da yakın olduğunu teknololojiyle yaşıyoruz, bir kıtadan diğer kıtada bulunan odadan odaya görüntülü konuşuluyor; Ee.. günümüzde ulşımın ne kadar da kolay olduğunu izah etmeye gerek yok diye düşünüyorum. Bu bağlamda dinsel yaptırımlar insan zeka gücüne hipotek değilmidir? Siz ne dersiniz? Hoşca kalın dostca kalın, yüksek zeka gücüyle kalın. Veyis Haydardedeoğlu
Dear Brother Samir
Unlike in the mosque, where there is a place semicircular post called “Mihrab” and in the church same called “Altar” where the Imam and the Priest sit or stand to deliver their sermons. This is well above the level of the audience. In Alevi belief, all people of rank and gender are treated equal hence be addressed the same way in respect. That’s why we call everyone “Can” pronounced as “Djan” one equating themselves to you irrespective of their gender and/or rank. I will still address you as a brother.
The Only relevance we have in common with Iranian Shiites and Alwaties is the respect for 12 Imams and the Prophet Ali (son in-law of the Mohammed)who in fact had tried to introduce Turkic Alevi belief into Islam as alternative at the cost of his life
As for your question on Luwites, indeed there is strong evidence that Alevis of Anatolia as distinct from other Shiites from Iran, Iraq and Syria and other MidEastern cultures, there are some form of similarities. As Turkic tribes have been nomadic in life, they have kept moving from Far East to west, all the way to Anatolia, France, Scotland, Ireland and Scandinavian countries. When they have reached Anatolia, they have met the locals of Abrahamic bloodline of Prophet Jacob’s descendants who have identified themselves as Luwites. Indeed, in Turkic Alevi norms there are strong resemblances in rituals, love and respect for nature and human. As we all know Jacob had 12 sons. One of the son’s name was Levi. The Anatolian landscape historically known as the cradle of the civilazations hosting many empires, cultures and beliefs. Naturally, the incoming and existing beliefs had exchanged of cultures, traditions. Prophets Eyup, Moses and Aaron, Jacob are commonly mentioned in Alevi prayers. This in fact demonstrates that we do have clear spiritual connection. What we need is an Anthropological research into the origins of Alevi of the Far East (Shaman belief) and Luwites of Anatolia.
Nonetheless, there was a documentary by Elizabeth Vargas an American ABC News correspondent who have made a trail of Mary Magdalena’s story based on “The Da Vinci Code” It was an interesting revelation looking at the aspects of Bible history. When Virgin Mary and their entire disciples were forced to leave Bethlehem, they ended up in Ephesus which now is in Turkey. Somehow several years later, they were followed by the Church adversaries, this time they moved to west of France, from there they were foxed out to migrate to Scotland. In brief, to save their identity, there they had undergone into secret society. Several hundreds of years later, they have reappeared as Sinclair surname hence depicting as “St Claire”.
Perhaps, these were also considered as Luwites of Anatolia. Once again, it’s a matter for etymologist and anthropologist to investigate the common values and the roots of this belief which expands from Far east to the West.
Hope this give a little solace on your concern. Cordially yours.
Dear brother Samir
It is not a legend but it's a fact the Turkic language and it's belief probably expands longer than 4000 years. The core belief was Shaman. The Shaman belief worship nature and human. This belief dates back as long as Buddhism which has spread over the Central Asian languages also seen as the origin of the Tungusic words into spiritual world that in reality affects the human. The soul and human natural positive energy is seen to treat illness by using own positive energy. The logic has been used as tool to manage human positive energy. They have strong understanding of the earthology.
The Chinese academics claim that Turks in Altai mountains; Ethnologist believe that it was wide spread in Central Asia; Etymologist say it was used in the Altai areas and east and west of the Kingan mountains; Anthropologist believe it was the belief of Altai Semitic Turks, Mongols, Uygur Turks, Kok Turks (believed in science - space), Sumerians. In brief it was seen in the part of Asia extending to Siberia and east and west of Caspian Sea, The Shamans used super natural realm in attempt to solve other nations problems. Turkic tribes having lived over many geographic landscape, the Shaman belief has influenced others such as Buddhism, Mazdaism, Zoroastanism.
Brother Samir, I have given an extensive scope into Alevi belief if you read more into my website:
http://www.alevilik.com.au/news.php?table=NEWS&id=88
http://www.alevilik.com.au/news.php?id=78
You will have better insight. Please continue to write back if you want further and better help to understand this deep rooted belief.
Cordially yours / Veyis Haydardedeoglu