AZİZ KAYHAN

BALKANLARIN PİRİ BALIM SULTAN VE DAHA SONRAKİ GELİŞMELER

Giriş için lütfen altaki yazı üzerine farenizle basınız

Can Dost - Veyis Haydardedeoğlu

Rengini, derin ve zengin bir kültürün hamurundan alan, söylemlerinle bu hamurun özünden süzülerek gelen Web sayfınızın Avustralya’daki toplumumuzun gelişmesini tamamlayarak dünyadaki toplum bireylerimize şüpheyle baktığım gelecegimize ışık tutmasını temenni ediyorum. 

Hele hele geleceğimiz olan genç kuşakların bu ışıktan nasiplerini almasına vesile olacağından memnuniyetimin ne denli sonsuz olduğunu ifade etmek isterim.Böyle bir WEB sayfasına yazı yazmak aslında hem çok zor, hem de çok sorumluluk isteyen bir husus.  Kendimde bu cesareti, samimi isteğin üzerine ne derece yerine getirebileceğimi bilemiyorum. 

 Kendi öz geçmişüme gelince; hep kuşku ile bakmışımdır hayata.  Elbetteki, ilk hedef insan gibi insan olmak.  İlk nefesimi 1950’nin Eylül ayında Anadolu’nun Gümüşali gibi şirin bir köyünde  doğayla tanıştırdım.  Gümüşali Kayseri İli, Sarız İlcesine bağlı Binboğa dağlarının eteklerinde genelde hayvancılık ve tarımla uğraşılan  bir çeşit meyvanın yetiştirildiği soğuk kaynak sularının bulunduğu şirin bir köy.  Bu köyün başka bir özelliği de PAZARÖREN KÖY ENİSTİTÜSÜNE  yakın olması nedeniyle

1940 larda başlayan eğitim çevre köylere göre düzeyi yüksek bir belde özelliğini de beraberinde taşır.  Pınarbaşı lisesi yılların ardından Yurt dışında ‘’Almanya’’ da tahsil görmek için yurtdışı serüveni. 

Daha sonra Ankara’da Hacetepe Üniversite Yılları ve Ankara Belediyesi’nde devlet memuriyeti. Ayrı bir yurtdışı serüveni olunca 1988 ile Avustralya ziyareti sonucu yerleşik düzene geçmeyle birlikte buralı olduk isterseniz burdaki yıllara hiç değinmeyelim.

 Dedim ya,  bu sayfaya yazı yazmak zor. Henüz ne başlık atacağımı bile bilmiyorum.  Bektaşi babaya sorarlar şu söylemi, bu böylemi diye; Baba erenler işi uzatmadan yanıtlamış.  Evlat demiş, kırığın, çıkığın yoksa  DEMİNE HÜ.  Böylece başlığıda bulduk galiba
“DEMİNE HÜÜÜ!”

Doğru düşünüp doğru tartışma geleneğinin oluşmadığı toplumlarda, bir çok kavram çarpıtılmak süretiyle tabulaşma tehlikesi içerir.  Bilim gerçeğinin, düşüncenin insancıl hoş görünün eğemen kılınmadığı bir süreç içinde ne yalan yanlışlar düzeltilip, doğrultulup sunulur bize.  N eyazık ki, nice doğrular da eğri edilir.........

Her yani birbirine karışmış  değer yargılarının talanını sergiler.  Aklın Ak aydınlığında Bilim ışığında tartışılmayan her düşünce ve ona dayalı eylem doğmalaşır.  Böylece yozlaştırılan katılaştırılıp bulandırılan düşünsel sürecin evreleri içinde önemli bağlamlar oluşturan kimi çıkışlar da bu talihsizliğe uğramışlar. Toplumun gelişimine insanın çagdaş gelişimine yanlış olmayanlar bu durumdan hep yararlanmışlardır.   Toplumsal gelişimi ve değişimi kendi kişi ve sınıf  çıkarlarına uygun bulmayanlar olmuşlar hep. 

Dogmaların dokunulmazlığına sığınıp halktan ve haktan her atılım, değişim, bu çıkar  ortaklığı içinde kösteklenmiş yeni çıkışlar, insanca atıllmlar dondurulan düşüncee katılaştııilan inançlar ortamında kala kalmış yeni atılımlar hep dondurulmak istenmistir

NOT:  Bir daha ki konu Alevi ve Bektasilerin Cumhuriyet iliskileri ve Ataturk’e sevgileri uzerine olacak.