Sevgili İdil kardeşim, Arap Aleviliği ile Anadolu Aleviliği arasındaki fark oldukca büyük. Arap Alevilerinde Hac, Namaz, Niyaz ve Ramazan var. Oysa Alevilikde bu hiçde böyle değil. Hünkarın söylediği gibi Hararet Taçdadır, sacda değil, her ne ararsan kendinde ara Küdüs'de Mekke'de Hac da değil sözcüğü bu farklılığı daha iyi anlatıyor. Arap Aleviliği 1300 yaşında Türk'lerde ki Alevi inançı 4000 yıldan fazladır. Aramızda ki tek benzerlik, Türk’lerde olan insan, doğa sevgisi ve inanç felsefesini Arap dünyasına canı pahasına taşıyan Hz Ali ve Ehlibeyt sevgisidir. Arap Alevilerinde en kutsal kitap Kuran'dır. Anadolu Alevilerinde ise okunacak kutsal kitap İnsandır! Arap Alevilerinde Hz Ali ölümsüzdür. Oysa, Anadolu Aleviliğinde ilim insanda aranır, insanı kamil ‘’Ebedin sonu, Ezelin de başlangıcı’’ düşüncesinde bütünleşir. Böylece Arap Aleviliği Kuran ehliyle sınırlanmışdır. Oysa Anadolu Aleviliğide ilimi rehber olarak alan insan değerlerini savunan sınırsız felsefe, yenilikci, halk yönetimi ve insana odaklanmış bir yönetim düzeni ve kültürel yaşam biçimidir.
Sevgili kardeşim Pirbaran, Alevilik düşüncesi insan odaklı insan sevgisine dayalı 72 milleti bir nazarda gören bir felsefedir. Aleviler asırlardır baskı altında kalıp aşağılandığı için Sünnü kesimle evlenme konusuna sıcak bakılmamışdır. Ancak karşı taraf da insanı insan olarak görüp ayırım yapmıyorsa neden evlilik yapılmasın. Yakın geçmiş tarihe bakacak olursak Sünnü aileden Alevi aileye gelin olanlar huzur ve rahatlık içinde evliliklerini sürdürmüşlerdir. Ancak Alevi gelin Sünnü aile içinde sürekli aşağılanmış ve mutluluğun karşısında sürekli ayırım görmüşdür. Bu tür akıldışı ayırım yapma yoksa neden evlilik yapılmasın, bu durumda hiç bir sakınca yokdur.
Değerli kardeşim, kadınların özel durumunda fizyololjik bir etki var. Dolaysıyla Muharrem orucu tutmakla ek baskı yapmaya gerek yok. Önemli olan niyetdir. Özel durumu geçtikden sonra niyet ederek orucunu tutabilir.
Durdum Hak Divanında
Teslim Oldum Hakk Muhammed
Ali Hüseyin Aşkına
Ücler Beşler kadim erenler adına
Niyet ettim 2 günlük
Muharrem Orucunu tutmaya diye duanızı yapın ve urucunuza başlayın. Hoşca kalın dostca kalın, sevgiyle kalın.
Değerli Kerküklü kardeşim Naşet Türkmen, sorunuz için teşekkür ederim. Anadolu Aleviği ve Şii veya İran, Irak ve diğer Arap ülkelerinde olan Şia arasında oldukca büyük fark vardır. Aralarında benzerlik sadece Hz Ali sevgisidir. Evrimsel olarak bakacak olursanız, Arap şialığı 1300 yıllık tarihi vardır. Oysa Aleviliğin 4000 yıldan fazla bir özgeçmişi var. Önceleri bütün Türkmen boylarının inancı olan şamanizm sonraları evrimleşerek Alevi olarak tanımlanmış, Bu düşünce öğretisi Hz Ali tarafından Arap kavimlerine taşınmışdır. O nedenle de canına ve soyuna kıyılmış. Anadolu Alevilerinin Hz Ali' ye olan sevgisi bundandır. Sitemizde olan vereceğim sayfalara bakarsanız bu kunuda daha geniş bilgi bulacaksınız.
http://www.alevilik.com.au/news.php?table=NEWSTURKISH&id=90
http://www.alevilik.com.au/news.php?table=NEWSTURKISH&id=143
Değerli Deniz kardeşim, günümüzde Alevilik asıl yerini aramaktadır. Yılların vermiş olduğu dağınıklık ayrı ayrı Alevilik yaratmış, Alevilik bir derecede kirletilmişdir. Aleviliği yazıp çizenlerin çoğu sünnü kalemlerinin yanı sıra sünnüleşmiş Alevi yazarları anlatmışdır. Dolaysıyla Alevilik bir dercede sünnü düşünceyle eşleşdirilmiş. Namaz, niyaz ve sünnü kültürüyle özdeşleşme yolunu tutmuşdur. Çoğu Aleviler toplumsal yargıdan çekinerek oruç tutup, namaz kılmaya başlamış ve Hacca gitti desinler diye de Arapistana da giderek hacı olup gelmişlerdir. Buda şunu gösteriyor. Hak adamı olacakları yerine Halk adamı olmaya çalışmışlardır.
Günümüzde ortodoks Alevi solcuları önceleri Aleviliği bir din olarak görmüşler, bugünlerde de Aleviliğe soyunarak bu kültürü kirletmeye hala devam etmekteler. Değerli okurlarımız Alevilik ne din, ne mezhep ne de yalnız yaşam biçimidir. Doğrusu Alevilik, ilimin sonunun olmadığı ‘’Ebedin sonu, Ezelin de başlangıcıdır’’ düşüncesini savunan, yenilikci, halk yönetimi ve insana odaklanmış bir yönetim düzeni ve kültürel yaşam biçimidir. Hoşca kalın, dostca kalın, Hakça kalın. Bu sayfamızda da Alevilik de değer dağılımı var lütfen bakınız. http://www.alevilik.com.au/news.php?id=125
Sevili Başak kardeşim, Anadoluda Alevilik yalnız Türk kültür tarihinde değil tüm kültürlerde büyük rol yonamışdır. İnsanların sosyolojik değerlerini öne çıkarıp, etnik bağnazlığını yok ederek insana insan oğlunun değerlerini öğretmişdir. Ahmet Yesevi ve Hacı Baktaş ve ayrıca Ana Sayfada Türkiye'de ne kadar Alevi var sayfalarımız bu konulara oldukca geniş yer verilmişdir. Lütfen okuyunuz. Sorunuz çok boyutlu cevap gerektiriyor bu sayfada uzun cevaplar yerine önerdiğimiz sayfaları okudukdan sonra yine de öğrenmek istediğiniz bir konu olursa yine yazınız lütfen. Hoşca kalın, dostca kalın, sevgiyle kalın.
Değerli kardeşim Nurettin, sorunuza cevap vermeden önce namazın ne olduğuna bakmak gerekir. Namaz anlam itibariyle ibadet demekdir. İbadette şekil yokdur. Şekil izafidir ve ibadete çeşitilik getirmişdir. Önemli olan şekil değil, niyetdir.
İlk namaza gelince bazı İslam kaynakları Hz İbrahim, Hz Davut ve Hz Musa'yı ilk namaz kıllanlar arasında savunuyorlar. Bu savunu da ilk namaz kılanın Hz Muhammed olmadığını gösteriyor. Aslında bu savunmanın temeline inecek olursanız, İslamiyetin Museviliğin bir uzantısı olarak algılanmasını gösteriyor.
İbadete gelince, insan oğlu var olduğu günden buyana bulunduğu sosyolojik ortamda hangi inanca sahipse o şekilde ibadet yapmışlardır. Türkmen ve Yörükler de ibadeti insana odaklanmış cem olmayla yani ''CEM'' hakla bütünleşme sır olmak demekdir. Sırrı hakikati ilimde aramışlardır. İlimin karanlığına ışık tutmuşlardır. Hoşca kalın, dostca kalın, sevgiyle kalın.
Sevgili Güneş kardeşim sorunuz icin teşekkür ederim. Sorunuz Muharrem orucun hangi tarihde başlayacağı konusunda. Önemli olan tarih değil sizin niyetinizdir.
Durdum Hak Divanında
Teslim Oldum Hakk Muhammed
Ali Hüseyin Aşkına
Ücler Beşler kadim erenler adına
Niyet ettim 2 günlük
Muharrem Orucunu tutmaya diye duanızı yapın ve urucunuza başlayın.
Söylediğim gibi önemli olan niyet tarihidir. Niyet eden için her ay Muharrem Ayı'dır. Bu konuda kaygınız olmasın. İstediğiniz zaman ve tarihde bu orucu tutabilirsiniz. Hak yardımcınız, Muhammed Ali Rehberiniz, boz atlı hızır yoldaşınız, Muharrem orucunuz kutlu olsun.Hoşca kalın dostca kalın, yürekli kalın.
Değerli Saniye kardeşim, sorunuz tam açık değil, yine de ben algıladığım şekilde yanıt vermeye çalışayım. Önüne her gelen Kuran'dan ahkam kesiyor ve kendi anladığı şekilde yorum yapıyor. Hiç bir dinde Kuran'da dahil akıl ve ilime karşı bir söz yokdur. Ancak sorunuzdaki sarsıntı depremse, depremler insanları öldürmez çarpık alt yapı ve düzensiz şehirleşme ve binalar insanları öldürür. Evet, depremde dağlar en az etkilenen doğa parçasıdır. Sanırım doğru yanıt verdim. Hoşca kalın, dostca kalın, sevgiyle kalın.
Değerli Mehmet kardeşim, sorunuza önce Kuranda Kadın ve Erkek için verilen Al-Hujurat Suresi 49:13 örnekle başlayım. ''O insanki! Bir tek nesneden (çift) kadın ve erkek yarattım, size birbirini tanıyan (ancak hiç biri diğerini hakir görmeyen ve küçümsemeyen) kabileler ve milletler verdim. O ki, Allah’ın huzurunda hazır en doğru olan ve ayırım yapmayan (kişi) ödüllenir'' . Görüldüğü gibi bir nesneden bir çift yarattım deniliyor. Ayrıca, Kuran'da 24 defa kadın ve 24 defa da erkek adı geçiyor yani eşit görülüyor. Bu durumda bir çins diğerine eşittir demekdir. Şimdi sorunuza gelelim, 21. yüz yılın sonuna geldik hala İmam nikahı gibi sözler çağdaş ve modern Türkiye'ye yakışmıyor. Asırlardır, Türkmen ve Yörük kabilelerinde kadın kutsal sayılmışdır. Kadın üretken toprak anadır. Şevkat ve saygıyla anılmalıdır. Kuran'da da söz edildiği gibi kadın hiç bir zaman hakir görülmez ve aşağılanmaz. Hele hele Kuran'da üç sefer boş diye bir söz de yoktur. Bunu savunmakla hem Kuran öğretilerine hemde kadın haklarına saygızılık yapılmış olur. Bu tür akıldan uzak bilgilere lütfen değer vermeyin. İmam nikahı yerine resmi nikahla birlikteliğinizi tamamlayın. Erkek ne kadar hakka sahipse, kadın da aynı haklara sahipdir, biri diğerinden kesinlikle üstün değildir. Sanırım sorunuza yeterli yanıt verdim. Hoşca kalın, dostca kalın, sevgiyle kalın.
Değerli Gözde hanım, sizin sorunuzu kısa cevapla anlatmak biraz zor. Ancak özetlemeye çalışıp, ana hatlarıyla Hadis nedir onunla başlayım. Bilindiği gibi Cemel Vak'kası diye bilinen Hz Ayşe ve Hz Ali arasında yaşanan Deve Savaşı İslamın genişlemesine ilk engel olarak bilinir. Yani Hz Ayşe, Deve savaşında yenilgiyi önlemek için Kuranı Kerimi parçalayıp savaşan askerlerinin süngülerine takıp Hz Ali ordusunun üzerine yürümesi ve Hz Ali’i de Kuran daha fazla tahrip olmasın diye parçalanmayı engellemeye çalışmış olsa bile başarılı olamamışdır. İşte bu hareketden sonra Kuranı Kerimi tekrar toparlayıp bir araya getirmek için Kuranı ezberlemiş kişilere görev veriliyor. Bu bağlamda İmam El Sahih Buhari ve İmam El Müslüm bu görevi üstleniyor. Görevi yerine getirebilmek için ‘’İşte Peygamber Efendimiz şu mekanda bu hutbeyi vermişdi’’ diye yani tamamen ezberde kalmış sözcüklerle Hadisler yaratıldı. Ezberle bir araya gelmiş Hadislere dayalı Kuranı Kerim ne kadar gerçekleri yansıtır bu eleştiriye açık bir konudur. Sizin sorunuzdan önce The Truth adıyla yazan yabancı bir okuyucumuz asıl Kuran yok olmuşdur mevcut Kuran içeriği gerçekleri yansıtmıyor diye savunuyor. Dilerim sorunuzun yanıtını bu kısa açıklama içinde siz geniş anlamda algılarsınız. Hoşca kalın, dostca kalın, sevgiyle kalın
Dear The Truth writer, what you are contesting may well be true because Alevi faith existed long before Islam was recited to Prophet Mohammad (PBU). Perhaps all of these adversaries of Alevis would better appreciate the substance contained thereof. The principles of Alevi tenets in placing values in their prayers mentioning Threers, Fivers, Seveners and Twelvers and so on were all priors and have been in Turkic belief which were protracted for many centuries prior to Islam was ever known. How true it is that Koran would have the factual precedents. Alevis ushering Ali in their prayers would only be for that he had pioneered Turkish beliefs into Islamic race. Perhaps that was the cause behind Ali, and his families having been subjected to cruelty. Therefore, that malice and vindictive accusation against Alevis subsist even in the modern era. Consequently, as we are the genealogical family tree of Ahmet Yesevi who ushered this faith into Anatolia, we reserve the rights to defend our core values being the true and accurate. On the contrary, we would only rely on the academic findings of anthropologist and etymologist into this faith. To date, there has never been a scholar’s exertion into the origins of Alevi faith. It is also true that the actual Koran had been destroyed and does not exist. I thank you for your comments.
Sevgili Yılmaz can, bu konuda Cami ve ibadet haneyi karıştırmadan bakmak gerekir. Elbette, Türk'ler Arap İslamiyetini kabul etmeden öncede inançları ve ibadet yerleri (Cemevleri) vardı. Cami kültürü ve İbadet hane farklı. İbadethane Türk soylarında asırlardır var. Camiye gelince minare ve bu özel mimari görüntü 1560 yılında Arap'laşmayla başlayan süreçden sonra geldi. Türk'lerin daha önceki ibadethanelerine baktığınızda dört kapısı vardır. Hacı Bektaş'a bakın, Haydardede ve Hasandede köylerine bakın, Mevlana'ya bakın ve hatta Saray Bosnada bulunan Koca Ahmet Paşa camisine baktığınızda dört giriş kapısı vardır. İkisi kapatılmış, birine minare inşaa edilmiş dördüncü kapıda giriş kapısı olarak bırakılmışdır. Evet, Hacı Özbek Camisinde Orhan Gazi zamanında ibadethane olarak kullanılan yerdi, ancak Arap kültürü yani halifelik asası Istanbul'a taşınınca Osmanlı'da yazım dili, yaşam kültürü ve ibadet şeklide değişmişdir. İbadet Arapca dilinde yapılmaya başlamışdır. Böylece, ibadethaneler de Camiye dönüştürülmüşdür. Sanırım sorunuza yeterli cevap olmuşdur. Hoşca kalın, dostca kalın.
Değerli isim vermeyen kardeşim. Bu konuda sitemizin Ziyaretci Sayfasında birçok defa sorular soruldu ve gerekli cevapları verdik. Aleviliğin özü insana odaklandığı için hiç bir zaman inançlar arasında farklılık görmemişdir. Sevgiye gelince, sevgi bir duygu ateşidir. Bu ateş kimyasal bir bütünleşmeden oluşur. Neden evlenmesin? Dolaysıyla insan olan insan hiç ayırım yapmadan karşı tarafda kendine karşı verilen duygusal ve kimyasal bir his bir bağ varsa elbette Aleviler'de sevgi dolu inanç farkı gözetmeyen insanla evlenebilir.
Sevgili Hüseyin Çağlayan can, benzeri sorularlarla sıkca karşılaşıyoruz. Sevgi bir duygudur, yani insanda olan duygu zekasının dürtüsüyle başlar ve hiç bir zaman sevgi kendi özünde inanç, din, dil, ırk ve milliyet ayrımcılığı tanımaz. Alevilikte hiç bir zaman karşı inançları aşağılama yoktur. Ne varki, sünnü aileye gelin olan kızlarımız sürekli hor görülüp aşağılanmaktadır. Evliliğe gönül vermiş kişiler hangi mezhep ve dinden olursa olsun, alevi ailesi içinde saygı, sevgi ve hürmetle karşılanırlar. Siz bir Alevi kızına gönül vermişiniz, yüreğinizden gelen sese cevap verip hiç çekinmeden duygu zekanızı kullanarak farklılıkların bir çeşit güzellik olduğunu düşünerek evlenme teklifi yapın. Siz özünüze sahip olduğunuz sürece kızın ailesi de sizi kendi evlatları olarak kucaklayacaklar. Anne ve babanıza saygınızı yitirmeden, en doğrusu yüreğinizin sesini dinleyin ve EVET cevabı verin. Şimdiden mutluklar. Hoşca kalın, dostca kalın, hakca kalın.
Sevgili Haydar Bektaş kardeş, herşeyden önce Alevilik yenilikçi bir felsefedir. Dünün reformu bu gün için yaşlanmış sayılır. Fıkh anlamıyla heteredoksi demektir. Düşünceye ve yeniliğe hem İslam dininde hem de semavi dinlerde sınır konmuştur. Bunun fıkh bağlamında tanıtımı ortoksidir. Ortodoksi din öğretisinin ilerisine gitmeyi yasaklar ve dinsizlik sayar. Oysa Alevilik, heteredoks yapısyıyla insanlığın sosyo-kültürel yapısı, medeni hali, sosyal adalet, paylaşım, doğanın korunması, inanç, bilim ve eğitime özellikle vurgu yapar. Çeşitli kurallarla donatılmış bir kültür, yaşam biçimi ve yönetim sistemidir. Asırlarca polis düzenine gerek duymadan yaşam süren bir rejim ve yönetim düzenidir. Bunun ötesinde, yazılı hurafe ve dinler insanın yaratıcılığına, yani yetenek gücüne sınır koyduğundan Alevilik farklı dinleri de kucak açar. Onlara ilimin sonu olmadığını gösterir.
922 yılında Mansur “Enel Hak” dediği için katledilmişti. Yaratıcının insanda bütünleştiğini ve insanı kamilde odaklandığını, varlığın bütünlüğünü üstün saydığı için asılmıştı. Ahmet Yesevi 12.yy “Enel Hak”’dan hareketle yarattığı Divanı Hikmet düşüncesi ile, Türklerin eski inançlarına Türkçe’yi kullanarak akıl ve ilmi de eklemiş ve Hacı Bektaş ve 40 erenler aracılığıyla Anadolu insanının ayrılmaz inancı olmuştur.
Yine aynı bağlamda, “Vahdeti’ Vücut” yani varlığın bölünmez bütünlüğü anlamına gelen “Ben ve Yaratıcı içimde bütünleşmiştir” felsefesini Anadolu’ya geldiğinde sistemli biçimde ilk anlatan, Muhittini Arabi olmuştur.
Ancak, Enel Hak ve Vahdeti Vücut aynı felsefe olsalar da, iki farklı dilde öğretilmiştir. Mansur’un Enel Hak’ı güncelleştirilip Divanı Hikmet kapsamında Hacı Bektaş tarafından öz Türkçe olarak öğretilirken, Vahdeti Vücut düşüncesi Nakşibendiciler tarafından farklı yöne çekilmiş ve Arapça ve Farsca olarak işlenmiştir. Alevilikde ''Hak'' sözcüğü Allah'la eş anlamlıdır. Dualarımıza bile Bişmişah Allah Allah'la başlarız. Sitemizin diğer sayfalarını lütfen okumaya devam edin. Hoşca kalın, hakca kalın, dostca kalın.
İsim vermeyen değerli kardeşim, Alevilik asırlardır yerleşik Osmanlı rejimi döneminde genellikle halifelikle gelen Araplaşma sürecinde sürekli kesintiye uğramışdır. Dolaysıyla yer yer Alevi felsefeside ister istemez erozyona uğramış ve bu evrensel düşünce kirletilmişdir. Coğu zamanda Aleviliği bilmeyen Alevilerce kirletilmişdir. Daha doğrusu Aleviliği anlatmasını bilmedikleri içinde Ataislikle özdeşleştirmeye çalışmışlardır. Allah varmı yokmu diyenler yani varla yok arasına sıkışmış olanlara ''Agnostik'' ve tamamen yok sayanlarda ''Ataist'' olarak tanımlanır. Çoğu zaman hem Sünnü kesim hemde bağnaz Aleviler bu iki sözcük arasında günümüzde bile Aleviliği kirletmeye devam etmekdeler.
Aleviliği öğrenmek isitiyorsanız, sitemizin Ana Sayfasın'da Türkiye'de Ne Kadar Alevi Var, Alevilik Nedir başlığı altında Alevilikde Kültür ve Müzik, Alevilik Nedir sayfalarını okursanız Alevilik düşüncesinin neden heteredoksi olduğunu daha yakından anlamış olursunuz. Lütfen okuyunuz. Hoşca kalın, dostca kalın, sevgiyle kalın.
Sevgili Ferhat can, sitemizde olan Türkiye'de Ne Kadar Alevi var, Alevilik'de Kadının Yeri, Aleviliği Ortodoks Solcular Kirletiyor sayfalarını okursanız sorunuzun cevapları orada yatıyor. Yine kısa olsa bile biraz değinelim. Son 468 yıldan buyana Anadolu'da yaşayan Alevilik Arap'laşma süreciyle karşı karşıya kalıp savaş vermişdir. Bu süre içerisinde Osmanlı baskısına rağman yaşamsal varlığını canı pahasına devam ettirmeye çalışmış. Arap'laşmaya karşı gelenler ya asılmış, ya yok edilmiş (toplu katliamla 40 000 Alevi genci Erzincan Tercan Ovasında yok edilmişdir) veyahut topraklarından Rodos, Midilli, Kıbrıs,ve Balkanlara sürgün edilmişlerdir. Dolaysıyla, dağınık bir şekilde yaşamaya devam eden bu düşünce zamanla yöresel olarak kendini yenilemeye çalışmış olmasına rağmen Cami, Cemaat milleti baskısıyla da kirletilmeden kurtulamamış. Böylece bölgesel farklılık doğmuş ve her bölge akıl ve zihinlerde kalan Alevilikle, Sünnüleşmiş düşünce karıştırılınca farklı farklı Alevilik ortaya çıkmışdır. Buna dur demin yolu sizin gibi duyarlı insanların doğruları öğrenerek, bu siteyi referans gösterek 468 yılık yanlışlıkları bir derece kirletilmiş olmaktan kurtarmaya çalışırız. Hoşca kalın, dostca kalın, hak sevgisiyle kalın.
Sevgili kardeşim, İslam dünyasında üç aylar olarak bilinen Recep, Şaban ve Ramazan aylarından birisi olan Recep ayı ilk günü Cuma gününe rastladığı için iki kutsal sayılan gün aynı güne isabet etmesi dolayısıyla kutsal sayılır. Sözde bu iki kutsal günde yapılan duaların hepsi kabul göreceğinden insanlar bir yıl içinde bilerek veya bilmeyerek işlediği günah ve suçlar için af dileme günü olarak sayılır. Arap dünyasında yaygın inanca göre bu gece yapılan dua red olmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir. Yani Arap aleminde Recep ayı tövbe ayı, Şaban ayı ibadetlere devam, Ramazan ise yapılan ibadetlerin kabul hayır ayı olarak bilinir. Oysa, Türkmen ve Yörük Aleviler 12 ay içerisinde ibadeti hak görürler yani 9 ay suç, günah işleyip ondan sonra bunların afı için üç aya sıkıştırılmış tövbe ayı gibi bir inanca sahip değildir. Tövbe ve af dileme gibi dilencilik alışkanlığı Alevilikde kesinlikle yoktur. Yani, iyi insan olmak için üç aya sıkıştırılmış insanlık değil 12 ay süresince hakka ve insanlığa yakışır şekilde davranıp, hakkı hak içinde arayan, sevgi ve hoş görü dolu bir insanlık yoludur Alevilik. Arap inancı gibi üç dört güne serpiştirilmiş kandil günleri değil, Alevilikde tam 365 günlük hak kandili yanar. .... Hoşca kalın, dostca kalın, hak sevgisiyle, 365 günlük kandil duygusuyla kalın.
Sevgili kardeşim Barış, Alevilik ibadetinde bir miraçlama vardır ve birde ahiret kardeşi yani müsahip kardeşi olmak diye bir kural vardır. Zenginle yoksulun varlık paylaşımı anlamındadır. İşte bu ibadet sürecinde miraçlama ve yola girme anında orada bulunanlar tamamen gönül sevgisiyle hakla buluşma, hakka ulaşmak için nefis temizleme yöntemi vardır. Yani sen orada, anneyin, kızkardeşiyin yüzüne baktığında kendini göremiyorsan demek ki orada bulunmaya henüz layık değilsin anlamındadır. Şunu ifade etmek istiyorum, gönül bağıyla hakka ulaşmakla orada, cinsiyet, renk, din ayrılığı tamamen yok olur insan ruhunu temizler ve herkesin yüzüne baktığında kendisini görebilmelidir. İşte bu haksevgisine Sünnü inança sahip insanlar ulaşamadığı için horoz uçurma, ana, kardeş tanımama gibi hiç de ahlaka sığmayan söz etmekteler. Allah sevgisine ulaşamadıkları için de bu tür söz edilmekde oysa Hakkı arayıp, hakla bütünleşme bir cem olma süreci her kişi için değil ehli kamil ve er kişi işidir. Orası insana ölmeden ölümü yaşatan, hakkın sırlarının yere vurulduğu sahnedir. Böylesi bir kemale erişmeye hazırsanız, özünüzü ve ruhunuzu temizleyerek gidin hakla buluşma ne olduğunu görün cemlere katılın siz kendiniz de yaşayın.... Hoşca kalın, dosca kalın, hak sevgisiyle kalın.
Sevgili Burçin kardeşim. Asırlardır kendi kültürümüzü ifade etmekden kaçındık. Eski büyük dünya küçük global köy haline geldi. Artık, ne aslımızı nede inancımızı saklama zorunluluğu var. İnançlarınızı en az Sünnü kesim kadar savnunmanız gerek. Sitemizde olan Aleviler neden Camiye Gitmez, Alevilikde Kadının Yeri, Alevilikde İnsan Kıbledir konularını okursanız, kendinizi savunacak yeterli bilgiye ulaşırsınız. Mum söndürmeye gelince, sevgili kardeşim, bu gönül kaynaşmasını karşı mezhepler, genelde Sunni kesimi kötüye yorumlar, mum söndürme veya horoz uçurma gibi hiçde medeni ahlaka sığmayacak söz ederler. Bu tür ithamlar elbette kendilerinin ulaşamadığı tanrı sevgisine, böylesi manevi kaynaşmaya çamur atmaktan başka birşey değildir. Siz bilgi toplamaya devam edin, kendinizi savunacak yeteneğe sahipsiniz. Siteyi okumaya ve okutmaya devam edin. Hoşca kalın, dostca kalın, sevgiyle kalın. Gerçek erenlerin demine devranına hüüü...
Sevgili Mustafa Can Büyükyılmaz, Alevilik tüm dini kitapları kutsal sayar elbette bunlara Kuran'da dahildir. Sorunuza Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş ve Alevilik Nedir sayfalarında olan bilgiler doğru yanıtı verecekdir. Kuran ve Divanı Hikmet Kıyaslaması yakında hazırlanıp sitemize konulacakdır. Hoşca kalın, dostca kalın, sevgiyle kalın. Kadim erenlerin demine devranına hüüü..
Sevgili Haydardedeli kardeşim, ön yargı zekasıyla duygusal zeka farklıdır. Belliki okumanızı rica ettiğim sayfaları bile okumadan cevap veriyorsunuz. Artık büyük dünya değil, içinde yaşadığımız yerküre küçük bir global köy haline geldi. Siteyi okuyan Amerikalı, İngiltere, İtalya, Fransa, Almanya, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde yaşayan insanlar, siteyi okudukca kendimi Alevilik düşüncesine daha yakın hissediyorum derken siz köyümüze ne yaptınız diye soruyorsunuz. İşte 400 yıllık kapatılmış bir düşünce penceresini bu site dünyaya açtı ve Aleviliğin özünü anlatıyor.Yeterince açık değil mi? Ziyaretci sayfasında gerilere doğru gittikce yabancı ziyaretcileri görürsünüz. Ben Haydardedeoğlu ismini kullanmakla gurur duyuyorum ama siz hala isminizi vermeden Haydardedeli diyorsunuz. Her defasında 4000 yıllık düşünce birikimi bir kaç sayfada izah edilmez diye yazığımız konulara bile göz atmadan Alevilik iki satırla olmaz diyorsunuz. Lütfen okumaya devam edin. Sizin düşünce körlüğü dediğiniz sayfalar okudukca sizi içinde bulunduğunuz ortamdan aydınlığa çıkaracaktır. Hoşca kal, sevgiyle kal, bilgiyle kal. Kadim erenlerin demine devranına hüüü.
Güzel kardeşim Haydardedeli, insanı insanlar değil yerleşik otoriter sistemler ayırdı. Elbette, Cemevide Camide ibadet için kullanılan yerdir. Eski Türk'lerde Cem Evi, yani sohbethane vardı. Araplarda'da sohbetler Camilerde yapılıyordu. Daha sonra Camiler devlet sistemin bir aracı oldu ve siyasal din ve din devletinin öğretileri verilmeye başlandı. Aynen bügün Türkiye'de olduğu gibi. Devlet ne isterse Diyanet aracılığıyla Camilere bilgi veriliyor. İmamlar kendi düşüncelerini yani bildiklerini değil Diyanetin verdiklerini öğretiyor. Hz Ali dönemiyle bugünkü dönemi kıyaslama yanlışdır. Sitemizde bulunan Aleviler Neden Camiye Gitmez ve Alevilik Nedir yazılarını okumanızı tavsiye ederim. Bu bilgileri okuduktan sonra düşüncelerinizi tekrar paylaşabilirsiniz. Zıt gelmesin diyorsunuz, bilakis zıt düşünceler üreticidir, yenilikcidir, insanları birşeyler araştırması için itici bir güçdür. Lütfen okumaya devam edin. Hoşca kal, sevgiyle kal, bilgiyle kal. Kadim erenlerin demine devranına hüüü...
Sevgili Haydardedeli kardeşim, sanırım sorunuz tüm ÖZLÜK'leri temsil etmiyor. Bildiğiniz gibi ben 39 yıldır köyümüzden uzak yaşayan o toprakların suyuyla yoğrulmuş genetik yapıya sahibim. Sitenin de amacı Alevi ve Aleviliğin evrensel düşüncesinin ana hatlarıyla dünyaya tanımak ve aynı zamanda 400 yıllık Osmanlı enkazı altında kalmış gerçekleri su yüzüne vurmakdır. Sizin sorunuzun altındında da bu enkazın etkileri yatıyor. Önce sitenin diğer sayfalarında verilen bilgilere bakmış olsaydınız Cami kültürü Anadolu Türk'lerine 1560 yılında yaptırımla getirilmiş ve 1609 yılında da Mimar Mahmut Paşa tarafından ilk Osmanlı camisi yapılmışdı. Sizin sözünü ettiğiniz ayrılıkda bu dönemden önce yoktu. İşte bu noktada Araplaşmayı kabul edenler ve etmeyenler diye ayrışma oldu. Kabul edenlere Sünnü etmeyenlere de Alevi denildi. Bizim köyede Aleviliği yok etme politikasıyla asimilayonun bir parçası olarak 1949 yılnda minaresiz olarak yapılmışdır. Yerindeyken şu soruyu kendinize sorunuz lütfen, biz cami kültürü (Araplaşma) gelmeden önce neydik? İşte bu noktada Ulu Önder Atatürk'ün 1934 yılında söylediği sözleri tekrar etmek gerekir ''Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu''. Sevgili Haydardedeli, işte biz milli hissleri uyuşmayan nesilin torunlarıyız. Lütfen sitenin diğer sayfalarını da okumaya devam edin. Türbenin açılmasına gelince siz bir can bir ses, bir nefes olmadığınız sürece O türbe kapalı kalır. Türbenin kapıtlmasıda asimilasyonun bir devamıdır. Sizler sessiz kaldıkca da kapalı kalacakdır. Sevgiyle kalın, bilgiyle kalın. Gerçek erenlerin demine devranına hüüü...